Etiket arşivi: yardım

Nerede mi O Eski Ramazanlar

 

“Biz birbirimizi hep düşünürüz,ama ramazanda daha bir düşünürüz.
İftar sofrasını sadece yemeklerle değil sevdiklerimizle donatmayı.
Kendimiz kadar kapı komşumuzu,ihtiyaçlarımız bir yana ihtiyaç sahiplerini de düşünürüz,tokken açın, gençken yaşlının halini.
Fırıncı pideleri yetiştirmeyi,çalışan iftara yetişmeyi,davulcu en güzel manileri söylemeyi,çocuklar çok önceden bayramı düşünür.Biz birbirimizi böyle düşündükçe daha da bereketli olur ramazan…
Sizi düşünen Bankkart Combo “dedi bir titredim.
Bunu alt komşuma sesini açıp dinletsem mi ne yapsam. Kadın bir yemek yapıyor dağlara taşlara her yere kokusu yayılıyor. Daha önceki oturanlar hiç yemek yapmazlar mıydı acep diye düşünür oldum.Bu arada tabi merak da ediyorum kadın yemekleri nerede yapıyor diye.Evinde aspiratör var kokusu benim her odamda. Vallahi canım çekti diye değil hani insanlık olsun diye yaptığım yemekten bir tabak verdim.Daha bekliyorum tabağımı 1 yıl oldu..
Kendimiz kadar kapı komşumuzu,ihtiyaçlarımız bir yana ihtiyaç sahiplerini de düşünürüz, diyor da fakir tesellisi gibi bir şey lan bu…Yalan anasını satim. Yok böyle bir şey.
Gittim gördüm,Ramazan çadırının önü tıklım tıklım insan kaynıyor,çoğu da izdihama girmekten utanıp uzak duruyor.
Mersin de çarşı da bile hiçbir esnaf komşusunu eskisi gibi iftar sofrasına çağırmıyor.
Çalışanlar ise dükkanını bir fazla mal daha satar mıyım derdinde, kapatıp ailesiyle aynı sofrada oturmak için bile can atmıyor.
Eskiden mahallede kocası olmayan kadınlar çalışsa da çalışmasa da zorda olan ailelerin isimleri evleri belirlenir, liste yapılırdı.Durumu olanlar kumanya derlerdi koliler yaparlardı.
Hepimiz çirkinleştik,duyarsız öküzler gibi ruhsuz zombiler gibiyiz artık.Durumu olanlarda belediye kolilerine gözü dikmiş .Garip bir durum.
Fırıncının pideleri para için yetiştirmeye çalıştığının dışında söylediklerinin hiçbirini ramazan girdi gireli göremedim ki.
Anasını satayım reklamı dinleyince bir zoruma gitti ya la .
Sahi neydi ‘bizi düşünen Bankkart Combo’ sende iteleyecek faizini düşünmesen bizi düşüneceğin yok da işte .Teselli metnin güzeldi yine de..
Söylediklerin bir zamanlar gerçekti şimdi ise hayal…Tıpkı Cennet gibi.

Cansel Işık /Manyakaşkıngelini

Paylaş

BAYRAMIN ARDINDA Kİ KATLİAM

DFGERBu topraklarda sezgisi yüksek olan insanlar var ve bence bugüne kadar ülkemiz için tezgahlanan her patlama gibi Suruç patlaması da siyonist-haçlı güç odaklarının desteklediği şer ittifakının bir eseridir.
Sezgisi yüksek basiretli insanlar bunu görebileceklerdir.12 yıl boyunca bir adam her türlü hile ile bu ülkenin başına oturtuldu,boşuna oturtulmadı tabi.Önce sırf şiir okudu diye ceza
evine koyuldu,orada anlaşmalar yapıldı,ona verilecek özgürlük ve kaliteli yaşamın karşılığında onların istediğini yapacaktı velhasıl da yaptı.Yaptıkları da yapacaklarının garantisiydi üstelik.
12 yılda her türlü yolsuzluğa hırsızlığa,pişkinliğe,diktatörlüğe şahit olan halk ta şahit ki o adam sayesinde ülkeyi sömürdükçe sömürdüler,kullandıkça kullandılar.Karşılıklı bedeller ve gizli anlaşmalar ile Türkiye’nin bir çok yeri satıldı.12 yıldır Türkiye bariz bir şekilde içeriden felç ediliyor, insanların gözleri körleştiriliyor,dünyaya karşı başını kaldıramaz hale sokuluyor.
7 haziran bu yüzden bence sadece bir seçim değildi.Bu sefer işin içinde PKK ve HDP odaklı bir plan vardı..Fakat bu plandan PKK nın bilgisi olsa da HDP nin bilgisi yoktu..
PKK siyonist-haçlı gücü sayesinde ayakta tutulan, Kürtlere özerklik ve ülke olabilme masalıyla kandırılan bir örgüttür.Bu uğurda siyonist-haçlı gücü silah ticaretiyle de PKK sayesinde gücüne güç katmıştır .
Siyonist- haçlı güçleri geçmişte de yine aynı tür vaatlerle Ermenileri kullanmıştır.Şimdide kirli hesapları için Türkiye’ye karşı PKK yı kullanıp HDP i köprü olarak kullanmaktadır.
Halk ise sürekli yıllardır Kürt-Türk kaosuna sürüklenmeye çalışılmaktadır.
12 yılın içerisinde barış sürecinde olanları hatırlarsak sürekli bir provakasyon ile barışı makaslama hamleleri vardı..Çünkü olacak olan en ufak bir kıvılcım bölgede ki bir kaos için yeterli olacaktı.
Ve son seçim öncesi ve seçim sonrası yapılan patlamaları aklımıza getirirsek,şer ittifakının amacı bölgelerde ki kaosları Türkiye’ye yamalamaktır..
Bölünme ve iç savaş Arap ülkelerini kırdı geçirdi.
Türkiye’de yaşayan halkın bir meydan okuyuşu var ve dik duruşu var.Bunun en canlı örneğini gezi direnişlerinde gördük.
Bu kadar etnik kökenli insanların yaşadığı ülkede ki direnci ve duruşu kırmaya çalışıyorlar.
Barzani tarafında değilde Türkiye’de yaşayan kürtler bu sebepten her seferinde çok kötü tezgahlara getiriliyor.Masum halkı kirli planlarına alet edip katliamı malzeme yapmaya çalışıyorlar.
Türkiye’yi Mısır gibi yapmaya çalıştılar başaramadılar,Ukrayna gibi yapmaya çalıştılar yine başaramadılar.
Türkiye’yi savaşa sokmaya çalıştılar Irak ve Suriye’ye para karşılığında girmesini istediler başaramadılar.
Suriye ve Irağın yaşadıklarını Türkiye’ye yaşatmaya çalışıyorlar.
Eskiden askeri darbe ile yürütülürmüş bu gibi durumlar.
Geçmişte Atatürk’ü zehirleyenler,Adnan Menderes’i asan kişiler
bugün adliye binasına elini kolunu sallayarak girip bir savcıyı öldüren katillerden,saldırıya uğrayan Fenerbahçe otobüsünden,tüm ülkenin elektrik kesintisine uğramasından sorumlu olan kişilerle aynı kişilerdir..
Size İnanması güç gelebilir belki ama bana inanması güç gelmiyor.
Yine bugün bu Suruç patlamasından da devletin içinde yapılanmış olan aynı kişiler ve gruplar sorumludur.
Ülkenin başına 12 yıl boyunca oturttukları o adamı nihayet bitirme hamlelerindeler artık.Çünkü o adama ihtiyaçları kalmadı.Yerine kim geçerse aynı plan ve sömürge devam edecek.Bunun için onların planlarıyla ve arzularıyla bölgesel kaoslarla ülke öncelikle kan kaybediyor.Çoluk çocuk demeden bölgelerde katliamlar yapılıyor.
İslami değerleri kendilerine koruyucu maske olarak kullanan ortalığı boklayan uyduruk fetvalarla akıllara durgunluk bırakıp subliminal şekilde insanları etkileyen o sahte sakallılar,sahte dincilerde siyonist-haçlı gücünün bir zinciridir.Tıpkı PKK dan daha beter olan IŞİD denilen kanlı örgüt gibi.
Şer ittifakı nasıl ki AKP yi kullanıp attıysa Kürtleri de istemiyor.Bu yüzden IŞİD denilen kanlı örgüt Türk-Kürt demeden müslüman-alevi demeden katlediyor.Çünkü hedef noktaları belliydi.
Bugün en basit örneği ;kürtlerin yaşadığı bölgede özellikle Kuzey Irakta,Kerkükte zengin petrol yatakları olmasaydı o bölgede bu kaoslar yaratılmaz ve kan dökülmezdi.
Planlarında adım adım ilerleyen siyonist-haçlı güçleri IŞİD in imalatçısı ise IŞİD durduk yere neden bugün Suruç’a bunu yapsın ki ?
ESP li (Ezilenlerin Sosyalist Partisi) 350 tane genç insan bir gün önce Türkiye’nin Farklı yerlerinden Kobani’nin inşaası için,insanlık örneği göstererek Suruç’a geliyor ve bu patlama üstelik Suruç’ta toplanan Sosyalist Gençlik Derneklerinin basın açıklaması sırasında 18 yaşındaki bir kızın canlı bomba olarak aralarına girmesiyle oluyor ..İlginç değil mi ?
Öyle ya IŞİD durduk yere neden bugün Suruç’a bunu yapsın ki ?
ÇÜNKÜ HESAP TÜRKİYE İÇİN ÇOK BÜYÜK ..
VE MÜCADELE DE BİR O KADAR BÜYÜK OLACAK..
Bu gibi planlarda ve durumlarda sizde bilirsiniz ki genellikle basın yayın kullanılır.Bu yüzden bütün medya patronları satılıktır.
Bu medya şarlatanları genellikle medya operasyonlarında kullanılır ve terörle her daim ittifakları vardır.
BU YÜZDEN O ŞARLATANLAR BU GİBİ KAOS DURUMLARINDA BİR KAÇ MEDYA ÇAKALINI GÖREVLENDİRİRLER…
SİZLER DE SİYASET VE MEDYADAKİ HALKI KIZIŞTIRACAK KIVILCIM YARATACAK BİÇİMDE Kİ SUNUMLARINA BAKARAK SAKIN ZİHNİNİZİ KARIŞTIRMAYIN VE BUNA MÜSADE ETMEYİN.
ÇÜNKÜ ORTADA BÜYÜK BİR HESAPLAŞMA DÖNÜYOR.
ÜLKE OLARAK YAŞADIĞIMIZ HER YENİ ACI BİR ÖNCEKİNİ AKLIMIZA GETİRİYOR…
BU TOPRAKLARDA YAŞANAN KAOSLAR İÇİN BİRBİRİNİZİ DIŞLARSANIZ SİYONİZM SİZİ BOZUK PARA GİBİ HARCADIKLARININ ARASINA KATAR.
ONLARI HATIRLAYIN LÜTFEN KENDİ İÇİNİZDE BÖLÜNMEYİN VE KENETLENİN.
YİNE BAŞARAMASINLAR.

BURADA ÖLENLER TIPKI GEZİ DİRENİŞİNDE OLDUĞU GİBİ VATANIMIZIN HEPİMİZİN ÇOCUKLARI..
ARKALARINDAN KÖTÜ KONUŞMAK “ORADA NE İŞLERİ VARMIŞ” GİBİ SORGULARLA İNSANLIĞA GÖLGE DÜŞÜRMEK HİÇ BİRİMİZE YAKIŞMAZ.
BU KONUDA FAZLA SÖZE GEREK YOK..
.
AYNI GÜN İÇİNDE ADIYAMAN DA PKK İLE ÇATIŞMADA ŞEHİT OLAN ASKERİMİZ VE SURUÇ’TA ÖLENLERİMİZ İÇİN YARADANDAN RAHMET,YARALILAR İÇİNDE ACİL ŞİFALAR DİLİYORUM.
YARADAN RAHMET SAHİBİDİR VE RAHMETİNİ HİÇ BİR KULUNDAN ESİRGEMEZ
BU ÜLKENİN ÜSTÜNDE GÖZÜ OLANLARIN GÖZÜ ÇIKSIN..BU KATLİAMLARI ÇIKARLARI UĞRUNA YAPANLARI ALLAH KAHHAR İSMİYLE KAHRETSİN DİYORUM…
Selametle kalın….

Cansel Işık/Manyakaşkıngelini

Facebook'ta Paylaş

Paylaş

BİR DEJAVULUK EGO

 

 


Şu insanların egoizm tufanları var ya hani ,işte o tufanlardan  yara aldıkça çoğu zaman kime ne anlatıyorsun diyorum kendime..Biliyorum sende diyorsun bunları.”Demiyorum” deme diyorsun işte.Dürüst ol kendine.Sağ çıktın her enkazdan ama benim gibi uslanmadın sende değil mi ?


Sen şimdi şöyle aşağıya doğru bakıp “aman tanrım ne uzun yazı “diyecek isen seninle bu mevzuları hiç konuşmayalım zaten.Muhtemelen okumayı sevmediğin kadar dinlemeyi de sevmezsin sen.Yoksa senin yapmış olduğun ön yargıyı benim de mi yaptığımı düşünüyorsun ? O halde ikimiz de bırakalım ön yargıyı ve birimiz konuşalım birimiz dinleyelim.Sonra sende bu konuda yaşadıklarını bana dönüp mesajlar halinde yolla ve bende seni dinleye bileyim.
O halde anlaştık teşekkür ederim. 🙂


Biliyor musun ben bu evrende insanların kendileri gibi yaşayan diğer insanları olduğu gibi kabul etmeyişini fark ettiğimde çok irkildim.Hayatın getirdiklerini yada hatalarının getirdiklerini sevgiyle kabullenmeyip sürekli ön yargılarda bulunarak, sürekli bir kısır döngüde geçmiş serüvenlerine saplanarak, yaşadıkları hüsranları,ayrılıkları,kırılganlıkları,mağduriyetleri kafalarında bitiremeyip bunu diğer tanımaya başladıkları yeni insanlarda, açtıkları yeni sayfalarda, yeniden yaşayacakmış evhamıyla, hem kendilerinin hemde diğer insanların hayatlarını mahvetmeye kalktıklarını gördüğümde çoğu kişinin yapmış olduğu o bananeciliği oynayamadım.Neden mi oynayamadım ?


Çünkü mutsuz,umutsuz,suratsız,yenik, bitik ve saldırgan insan görmekten nefret ediyordum.Tıpkı bir vampir gibi o onu dişliyordu oda bir başkasını.Adeta önüne geçilmez bir hastalık gibiydiler.Arada bir beni de dişlemeye kalkıyorlardı.Bu yüzden bu hastalıktan nasibimi almamak adına, kendimi ısırılmaktan koruyarak insanlardaki fark ettiğim yanlışları düzeltmek isteye biliyordum.Çünkü mutsuz,umutsuz,suratsız,yenik, bitik ve saldırgan insanlar diğer insanların yaralarına imza atıp yaşamlarına bu şekilde devam ediyorlar,kin ve intikam duygularıyla mutlu insan sayısını azalttıkça egolarını tatmin edebiliyorlardı.Yenik, bitik ve saldırgan insanların yaraladıkları insanlar ise tanrısını unutmuş mahluklar gibi etrafımı çevirmiş halde dejavu nöbetleriyle hayatımı yaşanmaz hale getirmeye çalışıyorlardı.


Günler gelip geçerken kurtulmaları gerektiğine inandığım o dejavu nöbetlerinden onları çıkartmak isterken,onlarla beraber bu serüvende döşeksiz bir misafir olarak sürüklenmekten tamam kabul ediyorum çok yoruldum.Sonra bu merhamet depomun savunmasızlığı ve tecrübesizliği sayesinde dejavu nöbetli insanların ardı arkası kesilmedi.Biri bitti bir diğeri derken hiç bitmedi.Bir fareden doğmuş yavrular gibi sayıları hızlıca artıyordu.İstemediğim halde etrafım hep aynı cenderede sıkışmış kalmış,aynı savaşın çaresiz çocukları ile dolup taştı.İsteseydim kısaca “canınız cehenneme” diyerek sırtımı dönüp duyarsızca kabuğuma da çekilebilirdim.Bu yaradılışıma ters bir davranış olacağı için bananecilik yapamıyordum,diyemiyordum işte çünkü ben böyleydim.


Ve en kötüsü hayat arkadaşım bile sanki bu hastalıktan nasibini alıp hayatıma öyle girmiş gibiydi.
Evet yoruldum ve çaresi yok değil çıkışı yok değil ve şöyle basmakalıp bakılınca önemsemez isen kafaya takılacak dertte değil.Lakin önemsemediğin ne kadar faktör varsa bir gün aniden savunmasız bir anında dank diye karşına çıkabiliyor.Bu konuda yıllardır ezberlediğim sloganlar beynimde çınlama vazifesini mükemmel olarak yerine getirdiler ” Kendini değiştir hayatın değişsin ” “İçindeki devi uyandır ” “Ufak şeyleri dert etme” ” Düşünce gücünü kullan ” “Yaradan senin kalbinde ve sen asla pes etme ” “İçindeki cevherin farkına var ”


Farkına vardık elbette ama kendimize o cevherden bir şey bırakmadık sanırım.Zaten kendinle beraber o cevheri başkalarına kullanmak değil miydi buradaki maksat ? Sen içindeki cevherin farkına varıp sevdiklerin için deponu harcarken karşındakiler kendi içindeki cevherin üstünü kapatmış faydasızlar ordusu gibi karşında sürekli negatif enerji yayan bir makina gibi durursa ne olacak ?. Maksat amacını aşacak ve kontrol dışı bir yorgunluk onların strateji zayıflığından dolayı gelip seni kucaklayacak.


Sahi sen şimdi insanların kalbindeki var yokları en derinden hissedip,hissettiklerini söyleyemeyince,zaman senin yanılmadığını dakika dakika önüne serince,yanılmadığın onca kareyi de gördükten sonra haklı çıktığını bilirken tüm doğrularınla susmak zorunda kalacaksın ve anlatmaya çalıştıkça anlaşılamayacaksın,her anlatmaya kalkışında nasıl olsa dudakların kanatılıyor ya bu zorunlulukta ruhen çöker de hani insan.Muhtemelen böyle bir durumu senin dışında kimselerde bilmeyecektir.İçini irin kaplamış gibi kendini rahatsız hissetmeye başlayacak ve birileriyle bunu paylaşmak ihtiyacı hissedeceksin.İşte her şey böyle başlıyor.Sıradan insanlar “takma kafana düşünmeye değmez” diyerek savıştırma eylemlerindeyken içlerindeki karmaşık kusmuklarında hala seni boğmaya devam etmekten de çekinmezler ve sana yeterli gelmediklerini görmeye başlarsın.Ama yalnız değilsindir bunu da bilirsin.Yeryüzü sadece bu tip insanlarla kaplanmış olamaz, mutlaka senden bir üst seviyede yada senin seviyende bir kişilik mevcuttur.Bütün bunları sadece yaşamının içine kontrolsüz bir şekilde senin tarafından çekildiğini fark edersin.Sahip olduğun enerjinle hayatına ya kendi seviyende ki kişileri çekeceksin yada bir üst seviyede olanları çekeceksin.Çünkü böyle kişilere ne sen ağır gelirsin nede onlar sana ağır gelir.Enerji alışverişi dengeli olur ve dağılmazsın.

Böyle zamanlarda iç sesin sana çabuk toparlarsın diyor değil mi ? Çünkü bilinç altında dahil etrafındaki dejavu mimarları öyle biliyorlar,öyle inandılar senin içindeki yaşam enerjisinin gücüne.Bitmek bilmeyen bir depo var değil mi senin iç dünyanda ?

Var mı gerçekten ? 🙂

Biliyorum gülüyorsun, “Varda aslında kendime yetecek kadar diyorsun”.Tabi ki sana yetecek kadar çünkü auraları ve çakraları mühürlenmiş kilitlenmiş insanlarız biz..Bu konuda fazlada tecrübemiz olmadığı için enerjimizi kontrollü kullanamıyoruz.Koruma kalkanımız yok..Çünkü auraları ve çakraları açık olan insanlar paranormal aktivitelerle uğraşan profosyonel kişilerdir.Ve parapsikoloji dediğimiz alan bu tür insanlar hakkında yıllardır araştırmalarını sürdürmektedir.Onların hayat standartları biraz farklı ve bundan dolayı da kanalları pek tıkanmaz, tıkansa da temizlemesini iyi bilirler.


Bu arada ben kendimi tıkanmış bir lavabo gibi hissediyorum çünkü bizler arafta gibiyiz adeta..Bu dejavu mimarları ve paranormal aktivitelerle uğraşan kişilerin tamda arasında bulunan noktada sıkışmış kalmışız. Bu dejavulu egoistler bizleri bu yöndeki bilgilerimizden ve gelişimimizden ötürü önce ihtiyaçları doğrultusunda işaretliyorlar,sonrada kafası kırık normal insan belirtisi vermeyen insanlar sınıfında görüyorlar ve onların yüzünden bu yönde suçluluk duygusu denen o illet duyguda sıkışıp kalıyoruz.

Biz çıkarız o duyguda kalmayız ama değil mi ? Yalan söylüyorsun işte söyleme.
Bizde insanız ne çabuk unuttun.?
Zaman bizi bu dejavunun bir parçası haline getirmekte hiçte çekimser değil artık ayık ol.
Hani savaşlar halk için güzel değildir ürkütücüdür,çok insanlar ölür,yaşamın baştan aşağıya değişir ve sen bu savaşın başlatanı da değilsindir taraftarı da değilsindir fakat savaş ister istemez başlar ve senide içine çeker.
Buda böyle bir şey.


Dejavu mimarları yaşam adına tüm var olan korkularıyla bir kez daha diyerek hayallerinde bize tutunuyorlar,bizlere kendilerince anlam yüklüyorlar.Hayata yine 1-0 hata yaparak başladıklarının farkında olmuyorlar.Ben bu anlamlardan sıkılıyorum.Hayali aşk gibiyiz ,hayali dost gibi,hayali arkadaş gibiyken üstüne birde bizi realitede olduğumuz gibi kabul etmiyorlar ya ,şekli şemale uydurulma baskısına alındığımızda onları üzmemek için biz içimize kanarken,onlar aniden geçmişlerine anarya yaptıkları için bizleri geçmişte yaşadıkları travmanın baş rol oyuncusu yerine koyup hayal kırıklıkları haline getiriyorlar.Bu yüzden başarısızlıklarının kaynağı oluveriyoruz.Sonra bizleri de suçluluk duygusuna sokmayı başarıyorlar.Başardıkları sadece kendilerine benzer insanlar çoğaltmak.Üremeseler üretmeseler olmaz sanki.


Ne oldu bu filmi izlemiş gibisin çok tanıdık geldi değil mi ?

 

Dejavu nöbetli insanlar yalnız kalmaktan çok korkarlar,karanlıktan korkarlar.acı çekmekten korkarlar,korkmak için mutlaka bir bahaneleri,sevilmek için senaryoları vardır.Genellikle maskeliyken insanların arasına karışırlar.Sevmekten korkarlar.Bağlanmaktan korkarlar.Kısacası her şeyden korkarlar ve yanı başlarında mutlaka birisi olsun isterler.Sürekli aynı şeyi yaşarlar.Ağızlarını açtıkları zaman da kendileriyle ilgilenmediğini gördüğü en yakınlarına “bana vakit ayırmıyorsun” diyerek yüksek egolarıyla mangalda kül bırakmazlar. Onlara üzülmesinler kendilerini yalnız hissetmesinler diye kendilerince uydurdukları yalanlarını duygu yanılsamalarıyla benimsememek adına, kendilerine kavuşmaları için üzerini toz kaplamış öz benliklerini göstermek adına bazen kendimizi koruyarak kıyasıya emek vermek zorunda kalıyoruz işte.
Senin de sevdiklerin için verdiğin emeklerin olmadı mı ?
İçinde olmak istemediğin ne kadar ahlaki can sıkıcı konular varsa başkalarının arzularıyla o konuların tam da ortasında kaldığın zamanlar olmadı mı ?

Bu tip negatif insanlar yüzünden pozitif bir hayat yaşamanın uğruna devreleri yakarsın ya, işte o vakit motorun rektefiye alınması gerekebilir.Bu konuda bazen onların karşısında işaretlenmiş bir nokta gibi duruma düşüyoruz..Devrelerimizin yanması bence olağan bir durumdur.Ben devreleri mi yaktım mesela evet,yandığı zamanda kendi bakımımı kendim yapıyorum.Çünkü bizim gibi araf tipte olanların başka çaresi yok,yıpratıldığımız anda başka bir kişilik tarafından onarılma şansımız yok.

Bana bazen insanlardan korkmuyor musun diyenler oluyor.Böyle iyimser olmak ta iyi değil diyenler oluyor.Yazık bu emeklerine diyenler oluyor.Bir bakıma haklılar tabi.
Fakat ben bugüne kadar kainatı yaratanın dışında hiç bir canlıdan korkmadım,Evet insanların içine düştükleri bu savaşlarda galip gelmelerini arzularken stratejilerinin eksikliği,yanlışlığı beni ürküttüğü için durumun kontrolünü ele almak istediğim zamanlar olmadı değil fazlasıyla oldu.Ama bu korkudan değildi.Kaybetmelerini istemediğim ve mutlu olmalarını istediğim içindi.Bir insan kainatta yaşayan diğer bir insan için ne isteyebilirdi ki ?


Ve yaşam benim için adeta bir akıl oyunuydu.Sadece soğukkanlılıkla bu oyunu kuralına göre oynayabilecek takım arkadaşlarına sahip olmak gerekiyordu.Kaybetmelerini istemiyordum,canlarının yanmasını istemiyordum.Kendi canımın yanmasını da istemiyordum.Artık yaşamın içindeydim ve kaybederlerse bende otomatikman onlarla beraber kaybetmiş olacaktım.
Hayır yanlış anladın.Aslında yönetmekte istemiyordum.Ne yönetilmek nede yönetmek bana göre değildi.Sadece yaşam bir akıl oyunuysa soğukkanlılıkla bu oyunu kuralına göre oynamak gerektiği için onlara sadece kuralları gösteriyor ve kenara çekiliyordum.Çünkü her biri kendini şahın yanında yer alan güçlü birer vezir gibi hissediyordu.


Kızıyordum onlara,sonra kendimi hırpalıyordum “Nasıl oluyor da benim algılayabildikleri mi algılayamıyorlar,göremiyorlar içine beni de çektikleri bu konularda göz göre göre hem zarar verip hem de zarar görüyorlar,ben onlardan farklı bir canlı değilim ki diyordum.
Bana yüklemiş oldukları değerlerden rahatsız olsam da sonuçta yüklemiş oldukları değerler vardı,kendilerini sevmedikleri kadar beni de bir o kadar seviyorlardı.Tamda tezatlık buradaydı zaten.Kendilerini sevmiyormuş gibi yapıyorlardı.Ben bunları hissedebiliyordum.Depomda var olan her enerjiyi düşüncesizce hortumlasalarda umutsuz vaka imajında olmaktan gayet memnunlardı.Tıpkı bir vampir gibi o onu dişliyordu,o dişlenen de hem kendini dişleyene savaş açıyor hemde bir başkasını dişliyordu.Ve bu hiç bitmiyordu.Böylelikle dejavu kasırgası beni içine çekmeye başlıyordu ..Yüzlerce kez tekrarını yaşadığım şahit olduğum insan hayatları…Şaka gibi.

 

Oysa onlardan farklı görebiliyor,önlerine çıkacak engelleri biliyor,görecekleri zararları dahil hissedemediklerini hissedebiliyordum,bunlar bir çok kez tarafımdan çevremdeki insanlar ile tecrübesi kazanılmış deneyimlerdi.Fakat buna rağmen bunu onlara ulaştıramadığım da canım yanıyor bitkin düşüyordum.Ulaştıramadığımı düşünürken bazen frekanslarından sinyal alışverişi yapabildiğim çok az insan bana dönüp “Senin mistik doğaüstü güçlerin var” diyebiliyordu.Bir şeyler vardı ama bana olağan doğal geliyordu.Tamda emin değildim.Kimisi bundan ötürü ürküyor yansıtmak istemese de ben o ürküntülerini hissediyordum .Hatta hayatıma girmek isteyen bir çok erkeği bile bu özelliklerim yönünden daha başlamadan kaybettiğim olmuştu.Hiç yansıtmak istemesem dahi anın birinde birisi ile sohbet ederken o belli etmese de konuşurken aldığı derin nefesler onu ele veriyordu çok gerilimli olduğunu hissetmiştim,gerilimi beni etkiliyordu.
“Canını sıkan nedir” diyerek sordum “yok bir şey” diyerek beni geçiştirdi. Aklından geçeni yüzüne karşı söylediğimde “aklında düşünüp durduğun konudaki tilkilerin seni yanlış yönlendiriyor böyle yaparsan zarar göreceksin” dediğimde şöyle yandan yandan bakıp minnetsiz ve öfkeli bir hareketle “hiçbir şey olmaz bilmediğin şeyler var şimdi anlatamam boş ver sen” demişti.
Bir hafta sonra ise “ben senden korkuyorum” demişti..Bunun gibi bir çoğu sınırlarına girdiğimi düşünüyordu çoğuda korkutucu bulduğu için kaçıyordu.Niye korkarlar bunu da anlamış değilim hani.
Sonra yine bir gün aynı kişiyi rüyamda görmüştüm.Rüyamda bir kargaşanın içinde yaralı halde duruyordu.Çok kısa ve dağınık bir rüyaydı bu.Uyanınca hemen ona mesaj attım.
“Seni rüyamda gördüm sen iyi misin ?” dedim.
“Seni arayacağım bekle” dedi.
Beklerken çok geçmeden kapım çaldı.Açtım evet o rüyamda gördüğüm arkadaştı.İçeriye geçmedi zor nefes aldığını görünce zorla içeri geçirdim.
“Neyin var ne oldu sana” dedim.
Bana öfke dolu bir hışımla “Sen her şeyi biliyorsun bak kuduruyorum acımdan” dedi “bıçaklandım,söyle bana kim bıçakladı beni” dedi.
“Nasıl yani ?” dedim şaşkındım ve en kötüsü enerji depom boştu, çok yorgun ve kontrolsüzdüm.
Bunu sen yaptırdın dercesine suçlayıcı düşüncelerini algılamaya başladığımda afalladım “saçmalama ben sadece seni rüyamda gördüm içim sıkıldı arayıp sormak istedim,bunu her 100 kişiden 60 kişi yaşar saçma sapan düşünüyorsun bir sakin ol görmedin mi sen sana saldıranı ben nereden bileyim seni kimin bıçakladığını” dedim.
“Hayır arkamdan bıçaklandım göremedim” dedi.
“Ya bak sen bilmesen aynı anda nasıl mesaj atıyorsun dalgamı geçiyorsun sen benimle? Bırak rüya müya hikayesini ben şu an yeni hastaneden çıktım yarım saat oldu polisler araştırmaya geçti,kamera kayıtlarına bakıyorlar ve sen mesaj attın çıkacak ortaya cansel bana bunu kim yaptıysa cezasını vereceğim” dedi.
“Tamam çıkmasını bende isterim ama ben gerçekten seni rüyamda gördüm kargaşada yaralı olarak gördüm endişe ettim iyi niyetimle halini hatırını sordum ” dedim.
“Benden uzak dur ne olursun cansel” dedi
“Tamam sen bilirsin” dedim.
Bu gibi yaşadığım sonuçlardan ötürü insanlara hislerimi ve duygularımı ulaştırmaktan bende korkar olmuştum, çünkü içlerinde planlanmış bana zararı dokunacak bir kötülük dosyasını da hissedecek ve deşifre edebilecek gücümün artık bende farkındaydım…Ama onlar farkında olmayı hak etmiyorlardı.Ben sadece kendimi koruyabilirdim ama böyle bir durumu yaşamak zaman ayırmak hiç istemezdim.
Durum böyle olunca bu kavramdaki insanlara iyiliğin pekte bir manası kalmıyor,o vakitten sonra kendine iyilik yapmak zorunda kalıyorsun.Zaman kaybı diyerek kısa bir süre geri adım atıyor uzaklaşıyorsun.Buna korkaklık demiyorlar hayır.Buna kendini koruma ve kontrol dışı bir yorgunluk deniliyor.

Bununla kalmıyordu ki daha hayat yolunda,aşkta,sevgide,kavgada cesareti kırık,hayalperest korkakların beni hayatlarına merkez olarak yerleştirmesinden ve aşk adına tekil kalıplara sokma arzularından ve yeniliğe kapalı olan o sorunlu kafalarında onlar tarafından psikolojik sorunlarına çözüm anahtarı olarak seçilmiş olmak durumu da vardı.
Bu köşegen suretli mevzuların göbeğinde arafta kalan bir tip olarak yorulamaz mısın ?
Yorulursun.
Söylediği ayrı düşündüğü ayrı insanların arasında preste kalmışcasına yaşamaktan yorulur insan.
Yorulmaz deme işte.
Peki ama sen hiç yorulmadın mı ?


Bir toplum içinde yaşıyor ve henüz iliklerine kadar sömürülmemiş,ve içindeki insanlık ölmemiş ise ;senin ruhunda sağlıklı iletişim kurabilen insanlardan beslenir.İnsan psikolojisi ilgi,sevgi ve şefkat ile düzelir,iyilik kavramı ile desteklenen mutlu ve huzurlu insanlar toplum huzuru için gereksinimdir.
Fakat bunun farkında olup ta henüz bir vampirin dişlerine rast gelmemiş o özlediğimiz mutlu ve huzurlu insanların sayısı çok az işte.Ve mutsuzluk bulaşıcı bir hastalık olduğu için bizlerde o listede yer alıyoruz.Bütün bu yorgunluklar mutlu ve huzurlu insanların sayısını çoğaltmak adına yapılan bir savaşın bedelidir.
Keşke bir süre sonra kaybolacak olan halüsülasyon olsalardı ama değiller işte.

Birde enteresan olan bir şey vardı ki; yorulduğum zamanlarda genellikle merhamet ve vicdan duygularıma kapılır kapılmaz ilahi bir mesaj gibi karşıma bir yazı çıkıyor tıpkı ruhuma bir ışık hüzmesi gibi ışık tutuyordu..(Gerçi bu halen devam etmekte)
O anki karşıma çıkan yazı şöyleydi;


“Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın.Anaya,Babaya,Akrabaya,Yetimlere,Yoksullara,Yakın Komşuya,Yabancı Komşuya,Yanınızdaki Arkadaşa,Yolcuya ve Elinizin Altındaki Kimselere İyilik Edin.” (Kuranı-ı Kerim Nisa-36)

Okuduklarımı belleğimden geçirdiğimde yanlış bir şey yapacağımın farkına varıyordum.Orada anlıyordum iyilik kavramının dozunu fazlasıyla aştığımı.


Ve kendime dedim ki ;
“Sanki bu evrene vazifeli gelmişsin gibi sürekli aynı şeyleri,aynı temalı konuları ve insanları üzerine çekmekten yorulmadın mı ?”

Yaşam bir akıl oyunudur ve herkes kendi sahasında kendi oyununun lideridir.Bazen sınavlar ortak verilir, kaybetmek istemiyorsan takım arkadaşını o halde çok iyi seçmen gerekir.


Ve sana bir not;
Bazıları hakikaten ısrarla inatla göz göre göre pok çukuruna düşmek ister.Sen görür kurtarmak istersin, o yoluna senin varlığını darmadağın ederek devam eder.Nefesini tüketip sakın elini tutma.Bırak gitsin.
Bu merhametsizlik değildir, aklı olan aklını kullanır doğru yolu bulur.
Sen tabelayı pusulayı göster gerisine karışma.
Yoksa sende onunla beraber o çukura düşersin.
Çünkü bu hayatta bazıları bazılarının cefasıdır bilemezsin,bazılarıda sefasıdır,cehaletiyle sana yada başkalarına ettiklerinin cezasını pok çukuruna düşerek ödeyecektir senden öncesini bilemezsin.O onun Tanrıdan kesilmiş cezasıdır.
Yaradanın cezalandırdıklarına acıyarak müdahale edersen şirk koşmuş olursun, sende gereksiz iyiliğinin bedelini onunla o çukura düşerek ödemiş olursun.

Demedi deme…

Cansel Işık/Manyakaşkıngelini

Facebook'ta Paylaş

Paylaş