Etiket arşivi: Özlem

KOD ADINIZ MUTLULUK MU ?

MUTLULULUK
Yaşam denilen aslında, insanların yanılgılı seçimlerinden geriye kalan tecrübeler zinciridir. Bazılarımız bu yolculuğu acılı,bazılarımız tatlı bir şekilde sürdürürken,bazılarımız bu yolculuğa karmakarışık,gel gitli bir şekilde devam eder.Yaşamlarında mutlu olabilecek bir kaç kareyi gel-gitlerle tecrübe etmiş olanlar, ilk zamanlar da nostaljik fırtınalara kapılsa da,kısa zamanda toparlanırlar.Bir süre sonra da geçmişin can yangınlarını tebessümle anıp,geçmiş yaralarına,hüzünlerine sarılıp asla avunmazlar.Hatta yol almak için,hatırlamak bile istemezler.
 
Fakat bazılarımız vardır ki anlamsız bir şekilde geleceğine yönelmektense, geçmişine çakılıp kalırlar.Çıkartmaya çalış,mümkün değildir, çıkartamazsın.Unutmak istediğini de söyler,perişandır hatta.Üzülürsün o haline.Böyle olmak istemediğini de söyler.Motive et,yardım et,tezat bir portre ile mümkünsüz,imkansız hale gelirler.Çünkü kabul etmese de,doğru ya da yanlış orada mutlu olduğunu keşfetmiştir.
 
Eğer geçmişine çok sık dalmaya başlamışsan, bu yaşadığın şimdiki zamanın içinde,sarılacak tutunacak bir şeylere ihtiyacın olduğunu gösterir.Gelenler hep gideni arattırmış olsa da,giden gitmiş olsa da kalbin oraya taşınır ve geçmişin anıları ile mutlu olmaya çalışırsın.Çünkü mutlu olmaya ihtiyacın vardır.Mutsuzluktan korkarsın.Çalınmıştır sevdan,koparılmıştır zorla hayatından.Unuturum sanıp silmeye çalışmışsındır.Mutsuzluk bulutlarında kalıp,onsuzluğun fırtınalarında,afetlerde kalıp çok savaş vermişsindir.Fakat kalmıştır acısıyla,derin yaralarıyla ruhunda..İşte mutsuzluk bu yüzden korkutur insanı, gelecek aşkın sancılarında.
 
Geçmişine sığınırsın, çünkü mutluluk adına biri varken yanında, her çabana rağmen seni mutlu eden biri yoktur aslında hayatında. Bir de mutluluğu hak ettiğinin bilincindeysen, artık yeni bir insan tanımaya da,hayatına almaya da cesaretin olmaz.Yanı başındaki adı geleceğin olan kişiyle yol arkadaşlığına dair,yanıtlarını bulamadığın sorgularından sonra pişmanlıkların başlar.Ne sevmeye geliyordur,ne sevişmeye.Sineye çeker gibisindir.Soğutmuştur aslında seni ilgisizliği,sevgisizliği..Gitsen olmaz,kalsan olmaz,ayrılsan olmaz.Yapay tebessümler eşliğinde ruhunla uzaklaşır gidersin geleceğinden,senin bile haberin olmaz..
 
Hayatına kod adı mutluluk olarak gelen kişi hep alıcıysa, verici değilse malesef arafta kalır gibi kalırsın.Gözünü bir açarsın ki; zihninde bir zamanların acısı olmuş, şimdi ise seni tebessüm ettiren bir geçmiş,kıvrım kıvrım kıvrılmaya başlamıştır hayallerinde,onu nasıl öptüğünü,onun tarafından nasıl şehvetle karşılık gördüğünü hayal ederken bulursun kendini.
 
Eğer gözyaşları içine akan birisiysen,gelecek denilen kişi gelmiş ve artık yanı başında olmasına rağmen, sana koca bir yalnızlık yaşatıyorsa,ilgisiz bırakıyorsa,geçmişini düşünmek istemesen de engel olamazsın,aklın geçmişine kayar, geçmiş sevdanı anımsarsın özlemi,yokluğu acı verse bile.
Çünkü sevilmenin ne olduğunu bilirsin.Geçmişi sana iz olarak bırakan kişi ile,olur olmaz kedi köpek gibi kavga bile etmiş olsan,o itişip kakışmalar çok masum gelmeye başlar sana. İşte o an hissedersin bir zamanlar ellerin üşüyor diye onun kalbinin de nasıl üşümüş olduğunu,hasta olduğunda senin için nasıl çırpındığını.Mutlu etmek için etrafında nasıl pervane olduğunu.
 
Yanı başında ki kod adı mutluluk olan kişi, elini bile tutmazken,türlü bahaneler ile güzel anları ertelerken, tam da o an da gelir geçmişin seni teselli eder gibi  aniden kucaklar.Hele ellerini kavrayıp ısıttığı günler vardır ki, aklına gelir seni mutlu eder.Kokusunu anımsarsın,sarılır yatarsın yastığına, kokusuyla yatarsın sırf seni yalnız bırakmasın diye.
 
İşte böyle böyle, yanı başındaki kod adı mutluluk olan kişinin ilgisizliği yüzünden,kalbin hep geçmiş yangınına teslim olarak yaşamaya alışır.Gittikçe daha çok hoşuna gider bu durum.Başı boşsundur,boşluktasındırBir sürü neden vardır seni geçmişine doğru itekleyen,onun hayali kucağı seni sarıp sarmalar,hep ayakta tutar.
 
”Çok şükür “dersin “iyi ki sevmişim,iyi ki aklımda kalmış,ya o’da olmasaydı ?”
 
Geçmiş yangınların bile, kod adı mutluluk olanın yaktığı kadar yakmaz artık canını.Kimseler bilmez , mutluluğunun sırrıdır o , kimselere söylemek istemezsin,yanı başında nefes alan kişi de dahil bilsin istemezsin.O saatten sonra seni mutlu eden bir tek kişi vardır artık hayatında.Mutlusundur artık.Kimse bozamayacaktır.Kimse elinden alamayacaktır.
Uykusuz geçen gecelerin yerini,tatlı bir uyku isteği almıştır,hatta o kadar değişir ki davranışların,kod adı mutluluk olan insanın artık yanı başında olmasını, yatmasını istemezsin,sırf ona dair her şey rüyana girsin diye,odalardan oda beğenir,geleceğinden kaçarsın,tek başına yatmaya başlarsın.
 
Bir çoğumuza garip gelir belki bu durum,muhtemelen etrafınızda da vardır bu durumda insanlar,etrafa bakmaya da gerek yok gerçi,belki sende bu durumdasındır.
 
Empati ile bakarsak eğer;
 
Muhteşem sevdanın,zoraki ayrılığını yaşayan aşk mağdurlarının içinde,zoraki pasifleştirilmiş bir sevda vardır ki;bu yüzden yaşamına mutluluk adına gelen yeni kişi tarafından yaşatılan sevgisizlik,ilgisizlik ve kırıcı davranışlar onları geçmişlerine sığınmaya iter.
 
Eğer kod adınız mutluluk ise;hayatına girmeye karar verdiğiniz biri varsa yada hayatında olduğunuz biri varsa,lütfen giden sevgiliyi arattıracak kadar,nasıl olsa beni seviyor,sevmese yanımda olmazdı diyerek SEVGİSİZ,İLGİSİZ davranmayın.
 
Şu ölümlü dünyada mutlu olmak ve mutlu etmek için yaşıyorsunuz.Mutlu olmadığınız sürece mutlu da edemezsiniz.Unutmayın ki; sizi mutlu eden insana, bir insanı mutlu etmenin ne demek olduğunu, mutlaka sizden önceki başka bir insan öğretmiştir,bu yüzden mutsuz ederek siz de mutsuz etmeyi öğretmeyin.Aynı çatı altında olsun yada olmasın,mutsuzum dediğiniz vakit kendinizi sorgulayın.Mutsuz ettiğiniz kişiyi fark edip bulacaksınız karşınızda.
 
Hayatına kod adı mutluluk olarak girdiğiniz kişi,sizi eskisi kadar mutlu etmiyor ve uzaklaşmışsa sizden, bu tamamıyla sizin eksikliğinizdir.Kod adınız mutluluktur ama sizi mutlu ederek mutlu olmaya çalışan insana yaşattığınız hayata bakın.Koskoca bir mutsuzluk işte.Eğer halen geç kalmamış iseniz,yakaladığınız yerden tutun onarın.Kolay olmayacaktır ama pes etmeyin.Onu şimdiki zamana döndürüp geçmişinden çıkaramazsanız ,işte kabul edin ki bu sizin salaklığınızın eseridir
 
Aşkın meşk hali her şeyin tamam olduğunu,sorunların,engellerin bittiğini göstermez.Hiç bir şey sonsuza dek sürmez.İnsanların yapmış olduğu seçimler ile, değişime uğrayarak farklı boyutlarda ilerler.
 
Her giden gibi,sizin de içinde bulunduğunuz yaşamdan gidici olabileceğinizi düşünün..Yaşamınızı paylaştığınız kişiye işte sırf bu yüzden güzel izler bırakmalısınız.
Unutmayın,gitmek sadece ayrılmak,terk edilmek yada terk etmek değildir.
 
Şu hayatta sevmek,en baş ilkeniz olsun…Mutlu edin mutlu olun…Lakin sevmiyor iseniz kimsenin hayatına kod adı “MUTLULUK”olarak da girmeyin..Çünkü sevginin olmadığı yerde, mutluluk adına yazılmış olan bütün kodlar,kısa sürede kendini imha eder.

 

Cansel Işık/Manyakaşkıngelini

Facebook'ta Paylaş

Paylaş

FİRARİ ADAMLAR

FİRARİ copy

Firari adamların sevdalarını daha çok sever kadınlar.Firari adamlar adı üstünde çünkü hep kaçarlar,özlenmek onlara güç katar, hiç bir ustalık maharet yoktur aslında çünkü planlanmış değildir bu kaçış. Her şey kendiliğinden olur, sevilmek ister firari adamlar ama sevmekten de bir o kadar korkarlar, sevdiklerini hissettirdikleri an kırmızı bir çemberle deşifre olacaklarını sanırlar,düşündükçe de bocalarlar.

Firari adamlar için sevilirken aşktan kaçmak özgürlüktür.Her zaman böyle yürürler sevda yollarında, tek seveni yoktur onların, hiç kimse hissetmemelidir içlerindeki sevgi tufanını, firari adamlar kendi içlerindeki sevgiden de kaçarlar.Çünkü aşka yakalanmaktır hissedilmek. Firari adamlar hep korkularıyla hissedilmek isterler ve bunu da çok iyi başarırlar, korkuları onların kalkanıdır, onları korur. Düşünsenize “korkuyorum seni sevmekten diyen bir adam” düşünebiliyor musunuz ?

“Korkuyorum” diyen bir adamın karşısındaki yenilmesi, tüketilmesi gereken tek güç sizsinizdir. Oysa siz hiçbir şey hissetmiyorsunuzdur bile bu adama karşı, henüz içinizde bir tufan oluşmamıştır bile, işte o sihirli kelime “korkuyorum seni sevmekten”kelimesidir, sizi kamçılar ve firari adama doğru yüreğinizden bir yolculuk baslar.
Her gün ona bir adım yaklaşırken bulursunuz kendinizi, sorgularınız başlar, kıyasıya yanıtsız sorular. Etrafınıza bakarsınız öyle ya kim sevilmek istemez ki ? Peki etrafınız da kaç kişi “seni sevmekten korkuyorum” diyen bir adamın hayatında olmasını ister ? Hiç kimse istemez “sevsin beni korkmasın, ben korkuyu değil sevilmeyi hak ediyorum, ben korkulacak biri değilim “diyenleri duyar gibiyim.
Firari adamlar halinden memnundur, çünkü istediği ilgiyi fazlasıyla bulmuştur.Kendisine her gün bir adım yaklaşan kadına masumane bakışlarla “ben seni seviyorum aslında ama içimde bir virüs var, oldum olası bu virüsle mutsuzum, ben seni mutlu edemem sen benden daha iyilerine layıksın” der.Kadının daha iyilerine layık olduğu tartışılmaz tabi ki doğru söze ne denir.
Gel gelelim firari adamlar bir kadının hayır diyemeyeceği adamlardır, sevişmeyi çok iyi bilirler, romantizmi dibine kadar yaşatırlar, onlardan biriyle geçirdiğiniz vakitler de dünyanın en mutlu kadını olursunuz,o saatler ve günler asla bitmeyecek sanırsınız,aslında bu vericilikleri sizi sevdiği için değildir, aksine sizi bağımlısı haline getirmektir amaçları.Peki bağımlısı olursanız ne olur ?
Hayatınız da bir firari adam var ise ve çoktan bağımlısı olduysanız yavaş yavaş karşı koyamayacağınız bir enerji bitimi ile karşılaşırsınız.Enerjinizin bitişine dur diyemezsiniz sürekli onu kendine getirmek, gerçeği göstermek arzusuyla çırpınmaya başlarsınız.

Ve o her seferin de duygusal manada, tavırlarıyla size karşı çok dolu olduğunu hissettirir ,haklı olduğunuzu söyler.Bunları yaparken de çok sakindir,nefesi bile aşk kokar size.Her şeyin yoluna gireceğini dile getirirken kendinizi yine ona ulaşmak için yollara düşmüş bulursunuz.Oysa günlük rutin hayat devam etmek zorundadır.Bir aile yaşantısına sahipseniz ailenize karşı sorumluluklarınız vardır ,tek yaşıyor iseniz kendinize karşı sorumluluklarınız vardır.Bağımlısı olursanız bütün sorumluluklarınız sizi terk eder,gün gün diplere batarsınız.

Aslında işin özünde firari adamlar rutin hayattaki sorumluluklarınızı sizden daha iyi bilirler ve bunun içinde ilk baştaki yan yana gelişlerin sıklığı bir sonrakinde asla eskisi olmaz.Firari adamlar sorumluluk almayı da pek sevmezler, kaçışlarında ki ana sebep de budur.Bu yüzden kaçarlar,sevgiye doymaz küçük bir çocuk yaşatırlar içlerinde.Siz onun canı yandığında başını okşayan sarıp sarmalayan annesi olursunuz,hata yaptığında onu onurunu incitmeden seven, onu destekleyen babası olursunuz,beraber çakırkeyf olduğunuz rakı masasında dostu, sırdaşı olursunuz,sohbet ettiği bir ablası olursunuz,arayıp sormadığı zamanlarda ortadan kaybolduğunda, kenara çekildiğinde arayıp soran arkasına düşen ilgi gösteren kardeşi olursunuz ama asla onun ne bedenine,ne de kalbine sahip olan en başta bir kadın,bir aşk asla olamazsınız.

Nevrotik bir aşk acısı ile kendi başınıza bir çukurda boğulurken firari adam bu halinizi aslında uzaktan seyreder,fakat sizi bu durumdan çıkartmak için kılını bile kımıldatamaz. Çünkü iflah olmaz bir duruma girdiğini görür,dahada çok acı çekerek kendinden nefret eder, size daha fazla zarar vermemek adına da bir daha karşınıza çıkamaz.

Bazı kadınlarımızın vazgeçilmez tek ortak hataları genellikle bu tür adamlardan çocuk yapmaya kalkmalarıdır.Ya da yalan bir hamilelik senaryosuyla nabızlarını yoklamaya kalkmalarıdır.Böyle acizce bir teslimiyet firari adamları dahada uzaklaştırır. Üstelik sizi daha da aşağılık bir konuma getirerek sorunları çoğaltır.Firari adamları, sizdeki duyguların gerçekliğini kanıtlamak adına çocuk yapmaya kalkmanız, bu adamları dizinizin dibine bağlamanız için hiçbir zaman çare olmayacaktır.Çünkü firari adamlar genellikle çocuk konusunda şöyle düşünürler; “Ben Allah’ı da seviyorum ama görmüyorum,çocuk yaptığın an bil ki o çocuğu severim fakat bağrıma taş basar onuda görmem uzaktan severim” şeklinde size bu yolda yalnız kalacağınızı önceden yansıtan sözler sarf ederler..

Haa bu arada bunca açıklamalarımdan sonra firari adamların hiçbir zaman teslim olmayacaklarını da sanmayın.Onların teslimiyeti 50 yaşından sonra başlar,hayat zorlaşır,vaktiyle tercih edilen yalnızlık artık korku vermeye başlar.Hastalıklar baş gösterdiğin de bir başınalıkları içlerini acıtır.Hayatın acı gerçeğiyle o an karşılaşırlar, tek tek yüz üstü bıraktıkları, kendilerine aşık edip ağlattıkları o kadınlar akıllarına gelmeye başlar.İsterler ki o anda yanı başın da kendini en çok seven o kadın olsun ve ona bir tas çorba kaynatıp yalnız olmadığını hatırlatsın isterler.Ona bunu yapacak olan kadın kendini kendinden bile çok seven kadın olmalıdır.Artık dışarıdan yemek yemekten bıkmışlardır,yalnızlıklarını ütülemekten yorgun düşmüşlerdir ve kendilerine acımaya başlamışlardır. Bu davranış mod bozuklukları da işte böyle hazin bir sonla biter.Hayatlarının sonlarına doğru çok iyi bir adam olurlar, bir çoğu da vefalı ve sadık kadınlarımız sayesinde yalnızlıktan kurtulmayı başarır fakat bir çokları da herhangi bir huzur evinde yapayalnız ölür.

Hala beklemeye razı mısınız ?

Firari adamların hayatınızdan gidişleri ölüm gibidir.Hayattan gidişleri ise filim gibidir.Simsiyah zifiri gecelerde ıslak gözlerle dualar ettirirler size,o güne kadar unuttuğunuz Allah’ı bile hatırlarsınız onların sayesin de.Peki böyle bir durum da nemi yapılmalı ?

Halen soruyor musunuz ?
Önce kaybettiğiniz kendinizi bulun.
Her kim size acı bırakarak gittiyse içinizde ki kötü insanları affedin,azad edin ve hatıralarıyla içinizden atın.
Göreceksiniz içinizde ki temizlenen yer de çok geçmeden kendinizle karşılaşacaksınız.
Ve lütfen kendinizi bulduğunuz da kendinizi daha çok sevin.

Cansel Işık/Manyakaşkıngelini

kendini-sev

 

Facebook'ta Paylaş

Paylaş