Her gün Facebook sayfamı açtığımda “Aklında neler var ? ” diyor namı değer Facebook.
Bense “Aklımda neler var merak mı ediyorsun” diye haykırmak istesem de beni duymayacağını biliyorum.
Fakat gel gör ki,sanırım sayacı patlayan bir su saati gibi bütün sayfalara akacağım bugün ben yine.
Aklımı yakalayamıyorum,aklım benden kaçıyor.
Aklımda neler var sence ? İnan bende merak ediyorum.
Aklım…Aklım…Aklım…
“Akıl mı bıraktılar lan !! “diye haykırmak geliyor içimden.
Ülkem karışık,yaşadığım sokak karışık.
Bugün bir Suriyeli kaosu yaşadım ki kafam karmakarışık,
Ya o beni öldürecekti ya ben onu.Öfkeme hakim olmak için derin nefesler alıp verdim,ellerim ayaklarım freni boşalmış rampadan aşağı inen araç gibiydi..Direkten döndüm.Bütün mahalle bir kıvılcım bekler vaziyette,diken üstündeymiş meğersem.
Eline sopasını alan,demirini alan mahalleye bela olan Suriyelilere karşı tetikteydi.Bir sürü Suriyeli ev tutmuş oturduğum sokakta,bazılarının gıkı çıkmıyor,oturdukları binaya uyum sağlamaya çalışıyorlar,kapı önüne pencereye bile çıkmazlarken,benim şansımdan mıdır nedir oturduğum binanın zemin katındakiler resmen bir felaket..
Şimdi ben bu yazıyı yazarken ırkçılık yaparak yazmıyorum bununda altını çizmek isterim.
Oturduğum binaya taşınan ilk gelen Suriyelilere savaştan dolayı yaralanmış oldukları için acıyordum,kiminin kolunu şarapnel parçası yaralamış,kiminin bacağı sakattı.İnanılmaz derecede de selam sabah bilen insanlardı.Yemeklerimizi bile paylaştık.
Sonra bu tılsım ne oldu da bozuldu,mahallede oturduğum binanın zemin katında yaşayanlar Müslümanlıktan uzak bir başka boyutta çirkefler, iğrenç bir boyutta kavgacılar ve artık saldırganlardı.
Kendilerine yapılan kıyafet ve eşya yardımlarını bile çöpe atıyorlardı.
Bütün gün birbirleriyle kavga ediyorlar,ilk başta üç yada dört kişilik aile iken birden 20 kişilik bir kalabalık çıktı ortaya.
Laga,luga Arapça kavgalarından kafam şişmişti.Bunlar muhtemelen aynı evde birbirlerini istemeyen,hatta akraba bile olmayan,emlakçılar tarafından yerleştirilmiş kişiler diye düşünürken,ilk önceki oturan Suriyeli ailenin içinde kira ile oturduğu evi bir başka Suriyelilere kendileri de ikamet ederken kiraya vermiş oldukları ve kendi içlerinde sorun yaşayarak etrafı rahatsız ettikleri çıktı ortaya.Gece gündüz aralıksız,sesleri tüm mahalleyi çınlatıyordu.
Daha önce mahalledekilerden şikayetler alıyordum,ama karışmıyordum.Çünkü Arapça bilmiyorum.Binanın temel ihtiyaçları ve harcamaları için bile muhattap olmaya kalktığımda iletişim kurabileceğim kimse olmayınca bir kaç komşu cebimizden karşılıyorduk.
Günlerden en çok sevdiğim yine bir Pazar günüydü.Aşırı derecede başım ağrıyor,beynim zonkluyor ve uyumak istiyordum sadece.Yırtık sesler,çığırtan kadın sesleri çoğalmıştı.Pencereye çıktım,aşağıya baktım.Bir çocuk gördüm balkonlarının önünde.Seslendim;
-“Söyler misin biraz sessiz olsunlar,bağırmasınlar” dedim
Çocuk Türkçe anladı ve Arapça onlara beni işaret ederek bir şeyler söyledi.
Çok geçmeden aşağıdan pencereden göremediğim birinden yırtık bir kadın sesi çıktı.
-“Sen kim bana karışmak,git evine kimsin sen karışıyorsun,karışamazsın,defol” dedi.
Tabi o yırtık sesten sonra bedenime sanki tüm elektrik santralini döşemişler gibi bir sarsıldım.
-“Ne demek karışamazsın,ben kimim bu binada oturan mülk sahibiyim” dedim.
Lakin kime diyorsun ki,o yırtık ses car car ,taramalı tüfek gibi çığırtkanlığıyla taramaya başladı aşağıdan yukarıya beynimi.
Lahavle dedim içimden.Demeye kalmadı şangır şungur cam sesleri geldi,cam kırıldı aşağıdaki evde.Pencere camı üstelik,bana hiddetinden camı kırmıştı.Tutamadım kendimi yukarıdan aşağıya döşedim bende,ne saydırdığımı hatırlayamayacak kadar gözüm dönmüştü.
Hatırladığım sadece;
-“Geliyorum aşağıya,dur sen bak o cam öyle kırılmaz bak nasıl kırılır geliyorum şimdi o kırdığın camla gırtlağını kesmez miyim” dedim.
Ama yerimde duramıyorum.Bütün mahalle kapıya pencereye fırladı,bir kısmı zaten hazırda tetikte bir kıvılcım bekliyormuş meğersem.Bir kısmı telefon açmaya başladı bana.
-“Aman bırak lanet gelsin onlara ,dur gitme,inme aşağıya,bir şey falan yaparlar sana” dediler beni durdurmak istediler.
Telefonda konuşmalarla beni oyalayarak kafamı dağıttılarsa da öfkem geçmedi,elim ayağım hop hop hoplamaya devam ediyordu.Polis çağırmak geldi aklıma.
Çağırdığım polis mi ?
Ne mi yaptı ?
-“Kavganızı edin,biz polis olarak bir şey yapamıyoruz,ölen ölsün kalan sağlar bizimdir” dedi.
-“Peki” dedim ” Ben sağ kalırım,şimdi gidip gırtlağını keseceğim o halde beni ceza evine atacak mısınız ” dedim.
-“Seni atarlar,onlara bir şey olmaz” dedi.
-“Ya beni öldürürlerse onlara yine mi bir şey olmaz” dedim
-“Bayan” dedi “Yıldırma politikası kullanın o halde,ne bileyim ev sahiplerini bulun,imza toplatın,savcılık kanalıyla çıkarttırın,onların kiralık evlerde,binalarda oturma hakkı yok aslında kamplarda hakları var,savcılıktan emir gelmeden karışamıyoruz” dedi.
Polis arabasıyla geldi formaliteden bir tur attı,bakındı ve gitti.Ne ala memleket…
Polisler giderken “Lanet olsun böyle sisteme,kendi ülkemde şu düştüğümüz hale bak” dedim.
Gel gelelim evin sahibini tanımıyordum bile.O daire de önce oturanlar çok iyi bir aileydi aslında.Onları buldum,öfkemden onlara kızdım.Onların dediğine göre evlerini emlakçılar bir başkasına satmıştı.Ve o adam da kendi oturmayıp kiraya vermişti.En son ki ev sahibini bulmakta baya zor oldu.
Bulunca da gerçi bir şey değişmedi.Her şeyin para olduğu şu kainatta kime ne diyebiliyorsun ki…
Benim anlamadığım Suriyelilerin acınacak halde olduklarını söyleyerek vicdanlarımızla oynamaları.Esas acınacak halde olanlar bizim vatandaşımız.Üç kuruş için her pisliğe göz yumacak dereceye gelmişse,para için her şeye eyvallah diyebiliyorlarsa esas acınacak olan bizim vatandaşımızdır.
Bir daireyi ev sahibi emlakçıya kiraya ver diye bırakıyor, bir Suriyeli kontratla kiralıyor,kendisi de içinde yaşamak şartıyla hem hısımlarına,hem memleketlilerine pansiyon gibi kira içinde kiraya verebiliyordu.Bir daire de halen 20 kişi tıkış pıkış yaşamak denirse yaşıyorlar.Her türlü ahlaksızlığın olması bile olasıdır bu durumda.
Her şey bir anlıktı işte.Ve bu sorun halen çözülmedi.”Kızgın sirke küpüne zarar” derler ya,benimki de o hesap oldu.
Bunca ceza evleri onca kızgın sirkelerle boşuna dolmamış zaten dedim içimden.
Dinlenerek güzel geçmesini dilediğim o muhteşem pazar günüm Suriyeliler kategorisinde kötü bir macera ve aksiyon ile geçti malesef.
Bilinçaltım bu hadiseyle çok kirlendi ve enerji depom bitikti resmen.
Kendimi yenilemek adına bir kaç terapi yaptım ve başarabilirsem ardına derin bir uyku çekmek istiyordum.
Dedem rahmetli hep derdi “en güzel terapi küfür etmek” diye.
Bir yerde daha okumuştum.
“Küfür beynin dışkısıdır” diye.
Bende işte aklımdaki Suriyelilere küfredip durdum bütün gün…
Şimdi de ediyorum ve edeceğim de.
Cansel Işık/Manyakaşkıngelini